6 Aralık 2009

Inglourious Basterds


Tarihle ilgilenmeyen savaş filmi seyrettim :) Naziler fırında yanıyor
Quentin Tarantino, yapacağını yaptı... son filmi ‘Soysuzlar Çetesi/ Inglorious Bastards’la sinema severlerin karşısına çıktı.. Ama ne çıkış !

Tarantino bundan 10 sene önce Jackie Brown filminin gösterim döneminde verdiği röportajında “İkinci dünya savaşında geçen bir hikaye” üzerinde çalıştığını ama bir türlü toparlayamadığını söylüyordu. Dediğine göre bu fikrin ortaya çıkması “Ucuz Roman” öncesine uzanıyordu. Tabi daha sonra “Ucuz Roman” filminin patlaması ve Tarantino’ya getirdiği şöhret neticesinde “Soysuzlar Çetesi’nin” iddia edilen 222 sayfalık senaryosu rafa kalkmış, ardından bu film için hazırlık niteliği taşıyan “Kill Bill” serisine girişilmişti.

Tarantino’nun 2008 Ocak-Haziran aralığında yazdığı senaryonun üçüncü bölümden sonrası sıfırdan yazılmış. İkinci sınıf westernlerden kolaj olan bu yeni filmin çekim aşamasındayken kullanılan adı “Bastardi Senza Gloria”. “Inglorious Bastards” da bu ismin İngilizce'si oluyor.
Türkçe’si de “Şerefsiz Piçler” gibi bir şey çıkıyor ki bu tam Tarantinoluk bir isim. Tabi biz “Soysuzlar Çetesi” demeye devam edelim.
Filmin isim ve gerçek hikayesine esin kaynağı olan –hatta filmde de sembolik bir rol alan (hangi sahnede olduğunu yakalayamadım) İtalyan asıllı yönetmen Enzo.G.Castellari, yeni versiyonun kendi filmi olan “Quel Maledetto Treno Blindato,1978” filminden tamamen bağımsız yeni bir çevirim olduğunu vurgulamış.

Filmin konusuna şöyle bir girersek... Amerika’nın Fransa köyünde! süper bir western havasında başlıyor film. İçiçe iki hikaye var. Biri Albay Hans Landa (muhteşem oyunculuğuya Christoph Waltz) önderiliğinde ailesi katledilen Shoshanna Drefyus adındaki yahudi kızın intikam hikayesi.. Diğeri ise boğazında yara izi olan (linç edilmekten kurtulmuş) Amerikalı teğmen Aldo Raine’nin(Brad Pitt) liderliğinde Nazi avlamaya gelmiş yahudilerden oluşan bir tim.
Ve iki hikayenin buluşması: Fransa’da kendi sinema salonunda düzenlenen bir film galasında Nazilerin büyük başlarını ortadan kaldırmak için eline fırsat geçen Shoshanna ve diğer hikayeden habersiz aynı amaca hazırlanan suikast timinin hikayesi.

Tarantino’nun rottentomatoes.com’a verdiği röportajında dediği gibi. “Daha çok ‘Ucuz Roman’a benzer bir tarzı var. Farklı hikayeleri olan karakterlerin yolları kesişiyor ve bir yöne doğru gidiyor. Hikayeler daha çeşitli fakat hepsi aslında tek bir hikayeyi anlatıyor., çünkü filme sürekli yeni karakterler dahil oluyor ve devam ediyor.”
Tahmin edebileceğiniz gibi film aktıkça çok çeşitli karakterler hikayeyi renklendiriyorlar. Herbiri çalışılmış, ne dedikleri niye dedikleri belirli.. Film öncesinde Leonardo DiCapprio’nun düşünüşdüğü (iyi ki olmamış) Albay Hans Landa karakteri filmin merkezinde görünüyor. Christoph Waltz’ın son derece kontrollü olması, hali tavrı gerginliği film boyunca sinirimize dokunuyor..

Diyalogları ile unutulamayacak birkaç sahneyi de sayalım ;

Amerikalı subayın (Nam-ı diğer Apaçi) başı çektiği Nazileri avcısı çetenin, Nazi esirlerine gösterdikleri ilgi! Tam Tarantinoluk diyelim, hayranları anlayacaktır.
Suikast yapacakları gala gecesini planlayan Alman aktrist’in bodrum katındaki bir barda buluşmaları, daha sonra tamamen bara takılan Alman aslerleri ile ilgili bir yöne gidiyor.. (Rezervuar Köpekleri’ne benzetilen sahne)
Ailesini katleden Albay Landa ve Shoshanna’nın birlikte tatlı yemeleri, içimizi sıkan bir diğer enstantane.
Albay Hans Landa’nın, Alman aktrist’in casus(aradığı prenses)olduğunu, post modern bir külkedisi üslubuyla anladığı an.. gibi
Tipik savaş filmi klişelerinden ırak, bir iki rahatsız edici görüntü hariç neredeyse “şiddetsiz” geçen film espirili bi havada devam ediyor. Kim ne derse desin Tarantino Nazilerle savaşmayı seviyor.

İlk gösterimi 2009 Cannes Film Fesitvali’nde yapılan filmde başrolünde Christoph Waltz , Brad Pitt, Diane Kruger, Mélanie Laurent, Eli Roth, Michael Fassbender, Mike Myers olan filmin galasında Tarantino, “Tarihi gerçeklerden sapmış” tepkilerinden çekinmiş olacak ki “Bu film 2. Dünya Savaşı gerçeğini yansıtmak için yapılmadı. Bu karakterler savaşta var olmadı sadece hikayede bu savaşın içine yerleştiridiler” diye başladı söze. Zaten eleştirmenler de genel olarak temposu ve eski filmlerle olan benzeşmesi ile ilgili tepki gösterdiler..

Ne olursa olsun Quentin Tarantino, eski filmlerden araklıyor dene dursun, bence ortaya çıkardığı şey tamamen bambaşka bir yere gidiyor. Hikâyede, anlatımda göze çarpan hiç bir problem olmadan, seyircisini sıkmadan, sinemada yaşamaya devam ediyor.

Şanına şan katıyor. Tarihi değiştiriveriyor... içimize su serpiyor..



2 yorum:

  1. 2 hafta önce ancak izleyebildim.. (baya bir geriden takip ediyorum yani seni)
    çok detaylı ve çoşkulu yazından anlaşıldığı üzere bayılmışsın filme. Ben de beğendim ama şu savaş olayı benim içimi çok burkuyor belki ondan coşkum uçup gidiyor.
    don't war make love diyorum simgecim.

    YanıtlaSil
  2. Adsız17:10

    her yıl çekilen, birbirinin tekrarı, bi dolu ikinci dünya savası-yahudi soykırımı temalı filmlerden sıkılmış Tarantino. Artık daha fazla film istemiyorum, alın size intikam dercesine

    YanıtlaSil