22 Mart 2011

The Adjustment Bureau

Geleceğimiz önceden kararlaştırılmış mı? Bütün seçimlerimiz belli bir plana göre mi belirleniyor? Yoksa kaderimiz bizim elimizde değil mi?
George Nolfi’nin yönettiği Kader Ajanları(The Adjustment Bureau) tüm bu sorulara cevap vermeye hevesli bir film olarak karşımıza çıkıyor.

Filme geçmeden yazardan bahsedelim,
Orijinal hikaye, bilim kurguların aranılan kalemi Phillip Dick’e ait. A Scanner Darkly, Azınlık Raporu ve nispeten daha geyik olan Next gibi birçok gişe filminin içinde olan Dick’in yeni senaryosu, aslında eski bir kısa öyküsünden alınma. Orijinal hikayesi, daha sıradan bir karakter olan Ed Fletcher’in çevresinde geçiyor. Şöyle bir şey;

“Ed bir gün kapıya gelen sigortacı nedeniyle işe geç kalıyor ve bu onun gün akışında bir şeylerin aksamasına sebep oluyor. İşine olması gerektiğinden geç gittiğinde, herkesin taşlaşmış olduğunu ve dokununca dağıldığını görüyor ve panik içinde eve koşup durumu eşine anlatıyor. Şoku atlatamayınca, herkesin kaderini elinde tutan yaşlı adam, ona “Durumu kendine saklamasını, her şeyin bir Plan dahilinde yürümesi gerektiğini ve plandan sapmaya izin verilmeyeceğini” anlatıyor.”

Adı ‘Ayar
Takımı’ndan’ ‘Ayar Bürosu’na’ terfi eden filmimiz, orijinal hikayeyle  –özü hariç- oldukça farklılaşmış.
Yeni versiyonda,
David Norris(Matt Damon), yükselişte olan genç bir politikacı rolünde. Seçim kampanyasında kitlesi tarafından hayli desteklenen David’in gündemi şans eseri değişiyor ve kaderi onu, aşka iten –alternatif- bir yola sürüklüyor. Ne var ki, David’in hayat çizgisini siyah ciltli defterlerinden takip eden melekler,  kendi hataları nedeniyle ortaya çıkan bu aşkı desteklemeye niyetli değiller. Durum kontrolden çıkınca da, genç politikacıyı uyarma yoluna gidiyorlar ve her şeyin belirli bir “Plan” doğrultusunda olduğunu ve -her ne olursa olsun- buna sadık kalınması gerektiğini net bir şekilde belirtiyorlar.
Ne yazık ki bu plana, David’in ilk görüşte aşık olduğu
bale dansçısı Elise(Emily Blunt) dahil değil.
Türüne romantik kovalamaca+bilim kurgu diyebileceğimiz (: Kader Ajan’ları için,
“…Nolan’ın “Başlangıç’ filmindekine benzer bir kurgu …” gibisinden bir yazı okumuştum. Bu film “Başlangıç’”ın ancak başlangıcı olabilir. Güzel film, ok ama üzerine uzun uzun kafa patlatılmış, büyük araştırılmış, kurgu ve akışı kusursuz diyemeyiz.
Kader çizgisi gibi büyük bir konuya el atan filmin en büyük handikapı, filmin kilit noktası oluşturan birkaç noktanın hiper geyik olması ve o noktadan sonra izleyicinin kendine gelememesi olabilir.
spoiler*   David’in tüm bu Plan olaylarını öğrenmesine yol açan aksaklığı hatırlayalım:
Bütün film boyunca melekler gizeme boğuluyor, fötr şapkalar, kapılardan geçmeler-başka yerlere çıkmalar, eşyaları hareket ettirmeler vs. sonunda ne oluyor. Meleğin teki uyuya kalıyor.
Nedir yani yorulmuş mu (:

Filmin göze batan minik “Hadi canım sende!” parçalarını saymazsak, aksiyonun abartılmamış olması, kader konusunda çok beylik laflara boğuluyor olmamamız ve en önemlisi
Damon ve Blunt’un, birbirlerine uyumlu kimyaları ve iyi oyunculukları filmin artıları.

Şu ara gösterimdeki filmler içinde ortalamanın üstü diyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder