23 Temmuz 2010

Son Hava bükücü/Avatar

Bir arkadaşımın evinde televizyon kanallarını değiştirirken, ev sahibesi Ayça’nın, elimdeki uzaktan kumandanın üzerine atlaması ve “Bu benim takip ettiğim bir çizgi film, kaçıramam” diyerek beni unutup, izlemeye başladığı bir çocuk dizisiydi Avatar. Benim 2007’nin sonlarında bu şekilde tanışıp, “Bakayım ne menem bir şeymiş” diyerek takibe aldığım dizi, gerek çizgileri, gerek kurgusu, gerekse hikayesi ile zaten -animasyon sever- gönlümde ta o zamandan taht kurmuştu.
Aslında tam da bu nedenle filminin geliyor olması bana pek keyif vermedi zira “ilk hali” beğenilmiş bir şeyin ne olursa olsun “versiyonu-nun” aynı tadı vermediği de çok karşılaşılır bir durumdur.

Ne var ki yönetmenin M. Night Shyamalan olduğunu öğrendiğimde içime biraz su serpildi.

Shayamalan, onu bir fenomene dönüştüren ödüllü filmi (herhalde izlemeyen kalmamıştır) Altıncı His’in dışında, Köy, Ölümüz, Sudaki Kız ve Mistik Olay filmleriyle de (aynı alkışı almasa da) kendi tarzında, orijinal hikayelerin peşinde koştuğunu göstermiştir. Küçüklüğünüzde nasıl favori bir masalcınız varsa (benimki büyük teyzemdi), mitolojik bir masalı da izlemek için, Shayamalan doğru adrestir.
Gelelim filme;
İnsanların, tuhaf hayvanların, özel güçlerin olduğu fantastik bir dünyada Uzak Doğu kültürünün alt yapısındaki Hava, Su, Toprak, Ateş elementlerinin özelliklerini taşıyan dört ulus barış içinde yaşamaktaydı. Her bir ulusun kendine özgü bir yapısı yaşantısı vardı. Su Kabileleri, Toprak Krallığı ve Hava Göçebeleri, kendi şehirlerinde ticaretle ilgileniyorlardı. Ateş Ulusu ise bu toplulukların en güçlü olanıydı. Her toplum, kendi elementinin formuna etki edebilme becerisine sahip “Bükücü”’lere sahipti. Örneğin Ateş Ulusunda bir bükücü küçük bir mum alevini, büyük bir aleve dönüştürerek bunu silah haline getirebiliyordu.
Film bu dengelerin bozulduğu savaş döneminde başlıyor. Ateş Uygarlığı diğer topluluklara karşı savaş açmış, yeni Avatar’ın bir “Hava bükücü” olarak doğacağı gerekçesi ile tapınaklardaki Hava Göçebelerinin hepsini öldürmüşlerdir. Avatar, tüm bu ulusların arasındaki barışı korumakla görevli, dört elementi de bükebilme yetisine sahip tek kişidir ve Hava bükücü olarak doğmuştur. Savaş süreci nedeniyle gözetmeni Keşiş Gyatso tarafından 16 yaşına gelmeden -Avatar olduğu- söylen Aang, korkup kaçmış bu sayede soykırımdan kurtulmuş, yüz yıl boyunca bir buzulun içinde donup kalmıştır ta ki Su Kabilesinden Katara ve Sokka kardeşler tarafından kurtarılana kadar. Aang, geri döndüğünde dünyaya barışı getirmek için kolları sıvar ama ilk önce yapması gereken bir şey vardır.
Avatar eğitimini tamamlaması ve Hava dışındaki elementleri de bükebilme yetisini kazanması…

Shyamalan’ın bu hikayeyi seçmiş olmasının nedeni, tamamen kızının bu diziyi takip ediyor olmasıymış. Kızının diziye olan sadakati (tüm izleyenleri için geçerli denebilir) onu çok etkilemiş. Dizinin sürükleyici kurgusu ve gerçekten sağlam bir mitolojiye dayandığını belirtmek doğru olur. Filmden ziyade animasyonu anlatıp durmamdan anlamış olabilirsiniz. “Avatar” serisini yaratan Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko, mitolojiyi oluşturmak için 6 yıllarını harcamışlar. Tabi ki bu kadar detaylı bir altyapı filme aktarıldığında en büyük handikap, bazı detayların atlanacağı korkusu oluyor. Shyamalan’ın elinden çıkan ilk senaryo 4 saati aşınca DiMartino, olaya el koymuş ve tüm süreçte ekip olarak yardımlarını esirgememişler.

Daha önce devamı olan filmlere bulaşmayan yönetmen için, bu film oldukça yenilikçi denebilir. Hikaye, uyarlama bir animasyon, filmin geneli, Shyamalan’ın hakim olmadığı kadar bilgisayar destekli olmak durumunda. (CGI)

Film, anlatımı, oyunculuklar, hikaye ediliş ve efektler konusunda ezilmeden su yüzüne çıkabilmiş gibi. Animasyonunu seyredenlerin eksikliğini hissedebileceği pek çok şey var evet, ama yine de iyi bir uyarlama denebilir. Zaten Shyamalan’ın da aldığı eleştiriler konuya dair olmazken, bütün karakterlerin Asya’lı olduğu bir kurguda, tüm başrolleri bembeyaz Amerikalılara vermiş olması. Ben aslen bir Kafkas olan Noah Ringer’i (Avatar) çok beğendim. Tekvando yeteneğinin dışında rol yapması da gayet ileri düzeydeydi. İki kardeşin de özellikle Katara’nın fazla maviş ve olgun kaldığı da gözümden kaçmadı. SPOILER* (-ki ileride Katara’nın Aang’la yakınlaşma durumları var.)

Tabi tüm bunlar filmin, “Her yaşa, her ulusa” hitap etmesi anlayışıyla –gözden kaçan- değil özellikle seçilen durumlar, ben de çekirdek kadroyu animasyondaki tiplerine benzer hayal etmiştim ancak bu nedenle, filmi izlerken tadım da kaçmadı. Ayrıca Sihirbaz’ın Çırağı’ndan sonra adam gibi bir iki efekt gördüm rahatladım (:

Shyamalan, seçtiği konuyu (ilginizi çeker ya da çekmez) tutarlı, ilham verici bir şekilde, monotonlaşmadan anlatma becerisini göstermiş. IMDB ve rottentomatoes.com’da notlar düşük ama ben izleyin diyeceğim. Hatta animasyonunu seyretmeyenler için gayet güzel bir fantastik film.

2 yorum:

  1. The Last Airbender'ın çizgi filmini izlemiş biri olarak filmi izledikten sonra biraz hayal kırıklığı yaşadım.
    - Öncelikle beni en çok rahatsız eden ve her duyduğumda dikkatimi dağıtan şey Aang'in isminin telaffuz şekliydi. Çizgi filmin hem Türkçe hem de İngilizce versiyonundaki telaffuz şekli "Eng" iken filmde "Ang" olarak telaffuz ediliyor.
    - Çizgi film versiyonundaki Aang çok eğlenceli, sürekli gülen, pozitif, sempatik ve oyun düşkünü bir insanken filmde sürekli somurtan, ağlamaklı biri olmuş. Ayrıca tüm karekteler gerektiğinden fazla olgun gibi geldi bana.
    - Çizgi film versiyonunda karakterler bükme hareketlerini ufak hareketlerle yapıyorlardı. Filmde ise bükme hareketi yapmadan önce adeta bir dans gösterisi yapılıyor. Bu beklemeler uzadıkça aksiyonun heyacanı düşüyor. Ayrıca Ateş ulusuyla savaşan Aang va Katara bu dans hareketlerini yaparken Ateş Ulusu askerlerinin de dans gösterisini seyretmesi saçma olmuş biraz.
    - Katara ve Aang karakterlerinin ilerde aşk yaşayacağı düşünülürse aradaki yaş ve görünüş farkını gelecek filmlerde nasıl kapatacaklar merak ediyorum.
    - Ayrıca çizgi filmdeki bazı sahneler çarpıtılmış. Mesala Aang’in Avatarlığı kabul edişi yada ateş bükücülerin yoktan ateş var edemedikleri gibi sahneler eklenmiş. Aang’in kaçış nedeni çizgi filmde ve filmde farklı olarak yansıtılmış. Bir de bazı olayların gerçekleşme zamanları ve oluş biçimleri farklı yapılmış.
    - 3D için çok fazla malzeme varken özellikle su bükme hareketlerinde bu efektlerin kullanılmaması beni çok üzdü.
    Sonuç olarak çizgi filmle ayrıştığı çok nokta var. Fazla beklentiyle gittiğim için film bitince içimde koca bir boşluk oluştu. Kalan iki kitabı nasıl yapacakları merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Adsız23:38

    merhaba o bahsettiginiz avatar cizgi filminin 61 bölümünüde izledim :D
    ve 3. kitap 2. bölümde olması lazımdı, aang(eng)in ates ulusu cocukları icin düzenledigi partide calan müziğin solosu lazım bana veya müziğin ismini kullanılan calgıların ismini bilen ve yardımcı olabilecek biri varsa chatlaqmaho@hotmail den bana ulasabilirler
    simdiden tesekkürler

    YanıtlaSil