1 Mart 2010

Invictus

John Carlin’in “Playing the enemy: Nelson Mandela and the game that made a nation” romanından senaryolaştırılan, hemen her filmini sevdiğim yönetmen Clint Eastwood'un Güney Afrika'nın ilk Devlet Başkanı Nelson Mandela'yı hikaye ettiği son filmi 'Invictus' geçen hafta vizyona girdi.

Gran Torino, Gizemli Nehir, 'Milyon Dolarlık Bebek', 'Sahtekar' gibi filmleriyle sinema tarihine adını kazıyan 89 yaşındaki Eastwood, bu filminde muhteşem bir kadroyla çalışmış. Defalarca Oscar'a aday olan ve yine bir Eastwood filmi olan 'Milyon Dolarlık Bebek'le ödüle ulaşan Morgan Freeman, 'Invictus'taki rolüyle de Akademi'nin en büyük favorilerinden. (gerçekten de görüntüsü, duruşu, aksanı her şeyi adeta Mandela olmuş denebilir.) Francois Pieenar karakteriyle izlediğimiz Matt Damon için de çok farklı bir durum söz konusu değil, o da rolü için biçilmiş kaftan.

Invictus, 1994’de Nelson Mandela’nın hapisten çıktıktan sonra devlet başkanı olması ile başlıyor. Bu kesit rugby sporu üzerinden hikayeleştiriliyor. Mandela, ülkesinin birliği için rugby’i bileştirici güç olarak görüyor ve bu uğurda siyasi kariyerini tehlikeye bile atıyor. Ancak Mandela’nın güveni boşa çıkmıyor ve takımla birlikte, Madiba’nın “Irk ayrımını ortadan kaldırmak akabinde Gökkuşağı ulusu” yaratma çabası da başarıya ulaşıyor.

Invictus, Latince'de 'yenilmez' anlamına geliyor ve İngiliz şair William Ernest Henley'nin 1875'te yayınlanan şiirinin adı.


Beni saran gecenin içinden
Mezar kadar kara bastan basa
Sükrederim hangi tanrılar verdiyse
Bana fethedilemez ruhumu
Ne ürktüm nede bagırdım şartların,
Pençesine düştüğüm anda bile
Kaderin sopasıyla
Kanadı da başım…
Yinede boyun eğmedim
Öfke ve gözyaşı dolu bu yerin ötesinde
Beklemiyor başka hiçbir şey
Gölgelerin dehşetinden
Yinede korkmaz bir halde
Yılların yılgınlığı ve tehdidi
Buluyor ve bulacak beni
Kapı ne kadar dar olsa da
Cezalarım ne kadar ağır olsa da
Kaderimin efendisi de benim
Ruhumun kaptanı da…..


Bakalım Mandela'nın mirası hâlâ Güney Afrika sporuna ilham vermeye devam edecek mi? Bu yaz Dünya Kupası'nda izleyeceğiz.  :)



5 yorum:

  1. Ozan Emre Yerlikaya17:13

    Her sabah uyanir uyanmaz balkona cikip gerinerek ayilmaya calisirken ilk gordugum sey...Atlas okyanusunun foklar, penguenler, balinalar ve buyuk beyaz kopekbaliklari ile cevreledigi, Nelson Mandela ve bircok insanin yillarca hapis yatmis oldugu Roben Island.
    Yillar once bircok insana hapishane olmus bu ada simdilerde cok populer trustik bir ada halini aldi. Bir tekne ile adaya gitmek, yillarca orda hapis yatmis bir mahkumun rehberliginde adayi gezmek ve kendi azindan hapishane anilarini dinlemek mumkun...Tuhaf...
    Nelson Mandela'nin hapisten cikip Guney Afrika'li siyah insanlarin kaderlerinin degistigi gunden tam 19 yil gecti. O gunden gunumuze Guney Afrika ne kadar degisti? Irkcilik yok mu artik gercekten bu topraklarda? Guney Afrika gidip gormek ve gezmek icin ne kadar guvenli? Bu sorularin yanitlarina buraya gelmeden ulasmak cok da kolay degil...Ben de soylemiyecegim gelin gorun...:)

    YanıtlaSil
  2. ozan gelmek şart oldu artık :)

    Roben Adasına karşı yazmak isterdim bir şeyler,
    filmi seyret bakalım ne düşüneceksin,
    yerli sayılırsın artık nabız yoklayalım :)

    YanıtlaSil
  3. Ozan Emre Yerlikaya17:02

    Ablacim bizahmet gel artik...Guney Afrika'da 2 hafta, kruger, garden road, cape town, bir kac lokal film, tiyatro, festival gordukten sonra burda bak o zaman neler dokturuyosun blogunda...:)

    YanıtlaSil
  4. Ozan... inanmıyorum.. bir sinema-yorum bloğunu kendii tanıtım meşran haline getirmişsin ya.. pes!!! :))) pes :)

    YanıtlaSil
  5. Bu filmi çok sevdim; sanırım ben''azimle s.. taşı delermiş'' tarzı filmleri seviyorum :)
    Mandelanın çocuğa güvenip Ülkeyi birleştirmek için takım ile yaptığı konumadan çok etkilendim.Morgan Freeman ve Matt Damon ikilisi bence de harika bir ikili olmuşlar:)

    YanıtlaSil